Şöyleşi: Ozan Demircioğlu
Ozan Demircioğlu: Festival oluşum sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Dilek Çelebi: Geçen yıl ki gösterinin etkisi bizi sahne üzerinde şevklendirdi. Arkasına da bu işi yapabileceğimiz insanları taktık. "Neden Diyarbakır'da doğaçlama olmuyor ?" diye konuştuğumuz için de geçen sene doğaçlamayı şehir tiyatroları festivalinin içine soktuk.
Niyet hep tazeydi. Hemen harekete geçtik. Bu hareketin bereketini görüyoruz. İnandığımız ve yukarıda tuttuğumuz enerjiyi diğer ekiplere yansıttık ve birleştirici de oldu. Doğaçlama Tiyatro Festivali'nin amacı sadece; "Doğu'da bak doğaçlama var." demek değil, aynı zamanda doğaçlama tiyatro hep birlikte yapmak. Biraz da diğer ekipler arasındaki kibri de kaldırmak istiyoruz. Bunu da kim yapar, bir kadın yapar, dedik. Oysaki doğaçlama tiyatroda çok fazla erkek var. Temanın "Kadın ve Doğaç" olmasının nedenlerinden birisi yine kadının her alanda aktif olması. Kadın doğurgandır, üretkendir, doğaçlama tiyatro da öyledir. O yüzden bu tema çok yakışan bir tema oldu. İçini de dolduruyoruz, rastgele seçilmiş bir şey değil.
Ozan Demircioğlu: Festival sürecindeki atölyeleri nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Dilek Çelebi: Atölye başlıklarını seçerken Şebnem hocamız da kadın komiği üzerine durdu. Yine ben kadın sahneden ne yaparsa komik ne yaparsa gülünç olur, bir oyun kişisi yaratımında neler yapacağız, gibi başlıklar seçtim. Bu işin disiplininde çalışmalara antrenman deriz prova demeyiz metinli tiyatrodan farklılık olarak, nasıl antrenman yapmalıyız ? Çünkü çok fazla ekip var bu işi antrenmansız ve yanlış yapan. Temrin diyoruz antrenmanda yaptığımız çalışmalara. Zihni, bedeni, ekibi birbirleriyle uyumlandıran, konsantre hale getiren, yaratıcı düşünmeye teşvik eden çalışmalar oluyor bunlar. Bunu yanlış yapan, kendine göre özel hale getiren, herkese mal etmeyen bir çalışmadan çıkan ekip iyi bir çalışma yapmıyorsa omurgası bozuk oluyor. Sahne üzerinde gösterdiği şey komik değil gülünç oluyor. Sahneden indikten sonra da orası sahne üstünün değil aynı zamanda sahnenin gerisini de eğiten bir çalışma oluyor. Bunu da doğru aktaramıyorsa, iyi bir eğitmen tarafından yapılamıyorsa ekipler bir süre grubu bırakabiliyor, ekibin motivasyonu düşebiliyor. Sahne üzerinde iyi meyveler toplayamayabiliyorlar. Bunun üzerine hep konuştuğumuz gibi dil birliği de yaptık. Bütünleştirici olduk kırıcı değil. Bunu ücretsiz ve gönüllü olarak yapıyoruz. Yorucu da... İki saat boyunca bir sürü katılımcıyla... Yarın bir gün doğaçlama tiyatro hakkında bir fikri olacaksa bunu doğru biçimde aktarması için çalışıyoruz, bu benim görevim diye düşünüyorum.
Ozan Demircioğlu: Batı bu doğrultuda Doğu'nun tiyatro sürecini etkiliyor mu ?
Dilek Çelebi: Kesinlikle etkiler. Sadece Batı Doğu'yu değil, Doğu da Batı'yı etkiler. Bir hareket başlatıyor ve yaptığın şeyi de doğru yaparsan kesinlikle faydası oluyor. Kenarda oturma eyleme geç. Sahnede de öyledir. Doğaçlama tiyatroda devamlı söylediğimiz bir şey vardır: Söyleme, yap! Popüler olanın tabii ki etkisi var, yadsınamaz. Merak uyandırıyor. Doğaçlama ismi belki merak uyandırmıyor ama orada popüler bir isim olunca... Bu noktadayken biz de seçimi özellikle yapıyoruz. En etkili araçlardan birisi de tanınmış insanları uygunluk durumuna göre getiriyorsun ki daha fazla duyulsun. Festivali böyle bir şey destekliyor, yadsınamaz... Başından beri dedik doğaçlama kolektif bir sanattır. Birlikte yapılan bir şeyin de birleştirici olması gerekiyor. Bu işi aktardığımız insanlara diyoruz ki birbirinize teşekkür edeceksiniz, birbirinizin elini sıkacaksınız, iyi olmuş bir şeyi söyleyeceksiniz. Negatife yönelmeyeceksiniz. Lig kıyasıya bir mücadele yaparken bu etik ahlakı daha fazla alıyor. Bütün gruplar çıkmasa bile grubu geliyor, izliyor, destekliyor, sosyal medyada paylaşıyor. Birlikte bir şeyler yapıyorlar, arkadaşlıklar doğuyor. Sadece oyun değil yeni yeni yaşamların kurulmasına da vesile oluyor. Adı müsabaka, üst ismi doğaçlama tiyatro ligi. Herkesin bildiği bir kural var ve ben altını kalın harflerle çiziyorum. Yaptığınız işte kalp kırmak yasaktır. Ne olursa olsun kimse kimsenin kalbini kırmayacak. Sahne üstünde su üstüne yazı yazıyoruz, yarın bir gün birbirimizin hayatına dokunur muyuz bilmiyoruz, birbirimizin yüzüne baktığımız zaman güzel anılarımız kalsın istiyorum. Doğru bir aktarıcı olmak için de başta bunu öğretmek zorundasın; saygı. Seyirciyle kurduğun ilişki de bunu yapıyorsan. Rakipler küçük küçük meydan okumalar yapıyorlar, videolar gönderiyorlar. Karşı taraf bunu göğsünde paslıyor. O kadar güzel şekilde yapıyorlar ki daha çok duyulsun, maddi anlamda kazanç elde edebilecekleri bir şeye dönüşsün. Sponsorlar girsin bu işin içine. Yerimizde saymıyoruz o anlamda, daha neler yapabiliriz diye düşünüyoruz. İşin içine para girince bozulmasın diye alt yapının sağlam olması için devamlı bu tür konuşmalar yapıyorum kimse kimseyi incitmeyecek diye. Seyirciyi de keza küstürmeyecek diye. Her yerden arkadaşlarımız dostlarımız oldu. Eğitim de veriyorum, ligi de yönetiyorum. Ligin workshoplarını da ben yapıyorum. Yarın bir gün ligde yanıma bir yoldaş istediğim de ligin içinden çıksın istiyorum. Bu edimi, bu ahlakı alan insanlar yapsın. Zaten kültürü de budur, usta-çırak ilişkisinden çıkması gerekiyor.
Ozan Demircioğlu: Doğaçlama Tiyatro Ligi'ni daha önceki yıllarda başlatmıştınız. Festival süresinde bir lig çalışması olacak mı ?
Dilek Çelebi: Finalinde bir Doğaçlama Tiyatro Ligi olacak. Bu benim önceki yıllarda Türkiye'de başlattığım bir süreç. Şimdilerde BKM Mutfak çatısı altında Doğaçlama Tiyatro Ligi yapıyorum. Ekipler orada yarışıyorlar, birbirlerini izliyorlar, birbirleri ile sahne üstünde ve arkasında dostluk kuruyorlar. Burada finalinde yapacağız. Geçen senenin katılımcıları ile bu senenin bir lig grubuyla çıkacağım. Tam bir lig gibi olmasa da birbirini tanıyan ve sahne üzerinde ne olacağına dair hiçbir tereddüttü olmayan insanlarla yapacağız. Bir performans ne kadar tutarlı hale gelirse o kadar iyi bir ekip oluyorsun. Sahne üzerinde kilometresi yok ama sahne üzerinde enerjisi yüksek gruplar yan yana gelecek. Yaklaşık yirmi beş, otuz oyuncu gelecek buraya. Böyle bir süreç olacak.
Ozan Demircioğlu: Doğaçlama tiyatro konusunda yayın eksikliği çok var. Bu konuda nasıl sağlam bir yöneliş yakalayabilir ekipler ?
Dilek Çelebi: Bunu bizler de yapabiliriz. Bu bizim de kendimize sormamız gereken şey. Buna ulaşmak isteyen zaten ulaşıyor. Yeni kaynakların da olması gerekiyor. Bunlar da kaç sene önce yazılmış şeyler. Bir komedi yapıyorsan bulunduğun döneme göre gülmece değişiyor. Geçen sene yaptığın espriyi bu sene yapsan tutmaz. Ya da burada yaptığım doğaçlamayla Kanada'ya gitsem oradaki insanı güldüremem; çünkü kültürel bir kodu var komedinin. Tabii ki akademik olarak yazı yazmamız gerekiyor, Sürekli çocuklara söylediğim şey: Bizi takip et, izle bu da bir öğrenme şeklidir ama bir süre sonra sen taklit edilecek noktaya gel. O yüzden de kendi gülmeceni yarat. Yeni gülmeceyi biz yaratacağız. Bu sadece kaynak okumayla değil kafa patlatmayla da olur. Temrin niye yapılır, eksik gördüğün bir şeyi iyileştirmek için. Önce eksiğini gör. Yoksa robotlaşıyorlar, içini dolduramıyorlar. Çok öykü okusunlar, fıkra okusunlar. Yani sahne üzerinde oyun kurmayı öğren. Hiçbir şey yapamıyorsan git iki çocuk nasıl evcilik oynuyor onu izle; çünkü rol yapmayı bırakıp o oluyorlar. Anda kalmayı öğren, dinlenmeyi öğren. Böyle de çalışabilirler. İşin matematiğini öğrenmişlerse farkındalıkları yüksekse pratiğini kendileri bulabilirler. Bir de başkasından beklemesinler. Öğrendiklerini kendileri de çizsinler.
(Söyleşi 2019 yılına aittir.)
Bambu Tiyatro ve Kültür Sanat Dergisi (27.Sayı)
Comments